BİLİM FELSEFESİ NE GİRİŞ


Bi­lin­di­ği üze­re, Ba­tı’da ger­çek­le­şen “Bi­lim­sel Dev­rim” sü­re­ciy­le baş­la­yıp yir­min­ci yüz­yı­lın ilk çey­re­ği­ne ka­dar ge­çen sü­re için­de, ev­re­nin iş­le­yi­şi­nin ak­lî te­mel­le­ri­ne ula­şıl­dı­ğı ge­nel ka­bul gö­ren bir dü­şün­cey­di. 


Ev­ren, bu sü­re için­de ye­ni bir an­lam ka­zan­mış ve­ya an­la­şı­la­bi­lir­li­ğe ka­vuş­muş ve her za­man­kin­den da­ha faz­la eri­şi­le­bi­lir bir hal al­mış­tı. An­cak, bu du­rum çok uzun sür­me­di ve yir­min­ci yüz­yı­lın ilk dö­nem­le­rin­den iti­ba­ren, hem eş­ya­nın do­ğa­sı hem de bi­zim onu kav­ra­ma gü­cü­müz hak­kın­da­ki bu ge­le­nek­sel dü­şün­me bi­çi­mi­nin al­tı­nı oya­cak bir di­zi ge­liş­me or­ta­ya çık­ma­ya baş­la­dı. 


Kı­sa­ca ifa­de edi­lir­se, za­man ve me­kân ya da mad­de ve ener­ji hak­kın­da­ki en te­mel ka­bul­le­ri­mi­zi teh­dit eden Gö­re­li­lik Ku­ra­mı’nın Eins­te­in ta­ra­fın­dan or­ta­ya ko­nul­ma­sı; Rus­sell’ın ma­te­ma­ti­ğin te­mel­le­ri­ni sar­sa­cak teo­rik pa­ra­doks­lar di­zi­si­ni keş­fet­me­si; Fre­ud’cu psi­ko­lo­ji­nin ras­yo­nel bi­lin­cin te­mel­le­ri­ni ir­ras­yo­nel bi­linç­dı­şı ok­ya­nu­sun­da bir ada­cı­ğa in­dir­ge­me­si; Gö­del’in ma­te­ma­tik­sel sis­tem­ler için­de doğ­ru­luk­la­rı is­pat­la­na­ma­yan doğ­ru yar­gı­la­rın var­lı­ğı­na da­ir öne sür­dü­ğü ek­sik­lik ka­nı­tı; Ku­an­tum Me­ka­ni­ği’nin fi­zik­sel ger­çek­li­ğin be­lir­siz ka­rak­te­ri­ni or­ta­ya çı­ka­ra­rak göz­lem­le­nen ger­çek­li­ğin bi­linç­li göz­lem­ci ta­ra­fın­dan ye­ni­den ku­rul­du­ğu­nu gös­ter­me­si; Witt­gens­te­in’ın ras­yo­na­li­te­nin ev­ren­sel stan­dart­la­rı­nı ge­çer­siz kı­la­cak olan bir dil oyun­la­rı di­zi­si­nin var­lı­ğı­nı yap­tı­ğı dil ana­liz­le­ri yo­luy­la açı­ğa çı­kar­ma­sı ve ras­yo­na­li­te­nin an­tro­po­lo­jik te­mel­le­ri­nin ya­pı­lan kül­tür ça­lış­ma­la­rıy­la sar­sıl­ma­sı bu ge­liş­me­le­rin en be­lir­gin­le­ri ola­rak sı­ra­la­na­bi­lir.
Tüm bun­la­rın ya­nın­da, 1950 son­ra­sı dö­nem­den iti­ba­ren tar­tış­ma­lar bi­lim fel­se­fe­si­ni de et­ki­le­di ve Tho­mas S. Kuhn ile Pa­ul Fe­ye­ra­bend gi­bi bi­lim fel­se­fe­ci­le­ri, bi­li­min bi­za­ti­hi ken­di­si­nin ras­yo­nel­li­ği­ne sal­dı­ra­rak, onu key­fi­lik­le ve ir­ras­yo­nel ol­mak­la suç­la­dı­lar.


Kuhn (1922-1996), ilk de­fa 1962’de ya­yım­la­dı­ğı The Struc­tu­re of Sci­en­ti­fic Re­vo­lu­ti­ons (Bi­lim­sel Dev­rim­le­rin Ya­pı­sı) ad­lı eser­le bu dü­şün­ce­le­ri­ni sis­te­ma­tik bir şe­kil­de or­ta­ya koy­du.
Kuhn’u mer­ke­ze ala­rak, bi­lim fel­se­fe­sin­de mey­da­na ge­len bu ge­liş­me ve de­ğiş­me­le­rİN ETKİSİ bi­li­min ras­yo­nel ve iler­le­me­ci ol­du­ğu şek­lin­de­ki an­la­yı­şın ve­ya bu bağ­lam­da yü­rü­tü­len tar­tış­ma­la­rın “bi­lim, so­nu iler­le­mey­le bi­ten tek en­te­lek­tü­el uğ­raş­tır” yar­gı­sın­dan tü­re­di­ği­ni be­lir­te­rek, il­gi­li yar­gı­nın Kla­sik Po­zi­ti­vist­ler (ve da­ha son­ra da Ye­ni Po­zi­ti­vist­ler) ta­ra­fın­dan or­ta­ya ko­nul­du­.

“Pe­ki ama sö­zü edi­len bu iler­le­me na­sıl ger­çek­le­şir?” so­ru­su et­ra­fın­da ise ras­yo­na­lizm ile rö­la­ti­vizm ve­ya nes­nel­lik ile gö­re­li­lik ek­se­nin­de bir tar­tış­ma­nın baş­la­dı­.

ras­yo­na­liz­me ve­ya nes­nel­li­ğe da­ir po­zi­ti­viz­min te­mel ar­gü­man­la­rı­nın ge­nel bir çer­çe­ve­si­ni sun­du.  “Me­ta­fi­zi­ğin elen­di­ği”, fel­se­fe­nin bi­li­me in­dir­gen­di­ği bu sü­reç­te, dö­ne­min önem­li tem­sil­ci­le­rin­den ha­re­ket­le bi­li­min na­sıl iler­le­me­ci bir an­la­yış içe­ri­sin­de ko­num­lan­dı­rılarak Kuhn ve Fe­ye­ra­bend gi­bi bi­lim fel­se­fe­ci­le­ri­nin bu an­la­yı­şa kar­şı gö­re­ce­li bir yak­la­şı­mı ge­liş­tir­dik­le­ri­ni ve bi­li­min gö­re­ce­li do­ğa­sı­nı tar­tış­ma­ya aç­tılar.

Kuhn’un öne­mi, be­nim­se­di­ği yak­la­şım iti­ba­riy­le bi­lim fel­se­fe­si­ni bi­lim ta­ri­hiy­le yüz­leş­tir­me­si­dir.


Bu yüz­leş­tir­me­yi sis­te­ma­tik ola­rak ger­çek­leş­tir­di­ği Bi­lim­sel Dev­rim­le­rin Ya­pı­sı ad­lı ça­lış­ma­sın­da yer alan bi­lim­sel dev­rimpa­ra­dig­mapa­ra­dig­ma de­ği­şi­mi ve öl­çü­le­mez­lik gi­bi te­mel kav­ram­lar, ken­di­sin­den son­ra uzun yıl­lar bo­yun­ca fel­se­fî tar­tış­ma­la­rın mer­ke­zin­de yer al­mış­tır.

Kuhn’a gö­re bi­lim üst dü­zey bir et­kin­lik­tir ve bi­li­min bi­ri­ki­me da­ya­lı ola­rak iler­le­di­ği fik­ri ar­tık de­ğiş­ti­ril­me­li­dir.

Ye­ni bi­lim an­la­yı­şı adıy­la or­ta­ya koy­du­ğu ça­lış­ma mo­de­lin­de, Kuhn bi­lim­sel ge­liş­me­nin şu aşa­ma­lar­dan oluş­tu­ğu­nu be­lir­tir: 
Ola­ğan bi­lim ön­ce­si dö­nem, 
ola­ğan bi­lim dö­ne­mi ve 
bi­lim­sel dev­rim.

Bun­la­rın için­de ola­ğan bi­lim ön­ce­si dö­ne­min her bi­lim da­lın­da yal­nız­ca bir kez ya­şan­dı­ğı­nı, bir an­lam­da bir ku­ram­sal çok­luk dö­ne­mi ol­du­ğu­nu ve bu ku­ram­la­rın bir­bir­le­riy­le ya­rış­tı­ğı­nı be­lir­ten Kuhn, za­man içe­ri­sin­de bu ku­ram­lar­dan bi­ri­nin di­ğer­le­ri­ne üs­tün ge­le­rek ba­şat ko­nu­ma geç­ti­ği­ni be­lirt­mek­te­dir. 

Ba­şat ko­nu­ma ge­çen ku­ram da, en az bir prob­le­mi çöz­mek­le, bü­tün bi­lim­sel et­kin­li­ği sı­nır­la­yan ve be­lir­le­yen bir ku­ram ya dapa­ra­dig­ma ha­li­ne ge­lir. Bu aşa­ma­dan son­ra baş­la­yan bi­lim yap­ma sü­re­ci de ola­ğan bi­lim dö­ne­mi adı­nı alır.

Kuhn, ola­ğan bi­lim ifa­de­si­ni, geç­miş­te ka­za­nıl­mış bir ya da da­ha faz­la bi­lim­sel ba­şa­rı üze­ri­ne sağ­lam ola­rak otur­tul­muş araş­tır­ma ve söz ko­nu­su ba­şa­rı­yı da, bel­li bir bi­lim çev­re­si­nin uy­gu­la­ma­nın sü­rek­li­li­ği­ni sağ­la­mak üze­re, bir sü­re için te­mel ka­bul et­ti­ği bi­lim­sel iler­le­me­ler an­la­mın­da kul­lan­mış­tır.

Kuhn’a gö­re ola­ğan bi­li­min, ye­ni ve ben­zer­siz ol­ma­sı ile ge­liş­me­le­re açık ol­ma­sı şek­lin­de iki te­mel özel­li­ği var­dır.


Bu iki özel­li­ği ta­şı­yan ba­şa­rı­la­ra pa­ra­dig­ma


 adı­nı ve­ren Kuhn, bir pa­ra­dig­ma­nın ku­rul­ma­sı 


sa­ye­sin­de da­ha ka­pa­lı ve uz­man­laş­mış araş­tır­ma 


ya­pı­la­bil­me­si­nin, her­han­gi bir bi­lim­sel da­lın 


ol­gun­laş­ma­sı­nın öl­çü­sü ol­du­ğu­nu ifa­de et­miş­tir.


Kuhn için bu­na­lım pa­ra­dig­ma de­ği­şi­mi­nin ön­ko­şu­lu­dur. Ona gö­re, ye­ni ku­ram ara­yış­la­rı­nın ne­de­ni var olan ku­ram içe­ri­sin­de bir ta­kım ay­kı­rı ör­nek­le­rin baş gös­ter­me­si­dir. 


Ay­kı­rı­lı­ğın far­kı­na va­rıl­ma­sıy­la bir­lik­te, ay­kı­rı­lık alı­şıl­mış bir ol­gu ha­li­ne ge­le­ne ka­dar, kav­ram­sal ka­te­go­ri­le­rin ayar­lan­dı­ğı bir dö­nem baş­lar. 


Bu sü­reç şöy­le iş­ler: ilk adım­da pa­ra­dig­ma be­lir­siz­le­şir ve ar­dın­dan ola­ğan bi­lim ku­ral­la­rı gev­şer. 


İkin­ci adım ise üç şe­kil­de so­nuç­la­na­bi­lir; 
ya so­nu­nun gel­di­ği dü­şü­nü­len pa­ra­dig­ma bu­na­lım ya­ra­tan so­ru­nu çöz­mek için ge­rek­li es­nek­li­ği gös­ter­me­yi ba­şa­rır,
 ya bu­na­lım ya­ra­tan so­run son de­re­ce kök­ten­ci ye­ni yak­la­şım­la­ra bi­le di­ren­me­ye de­vam eder, 
ya da bu­na­lım ye­ni bir pa­ra­dig­ma ada­yı­nın or­ta­ya çık­ma­sı ve bu­nun ka­bu­lü­ne iliş­kin son bir mü­ca­de­le ile so­na erer.


 Kuhn bu­na ola­ğan bi­lim­sel et­kin­li­ğin çö­kü­şü an­la­mı­na ge­len dev­rim de­mek­te­dir.


 Dev­rim yo­luy­la sü­rek­li ola­rak bir pa­ra­dig­ma­dan di­ğe­ri­ne ge­çi­şi de ol­gun bi­li­min alı­şıl­mış ge­li­şim çiz­gi­si di­ye ka­bul et­mek­te­dir. Ona gö­re, bi­lim­sel dev­rim­ler, bi­ri­kim­ci ol­ma­yan an­cak ge­li­şim­ci bir sü­re­cin par­ça­sı­dır­lar.


 Do­la­yı­sıy­la, art ar­da ge­len bi­lim­sel ku­ram­la­rın bir­bir­le­ri­ni bir man­tık sil­si­le­si ha­lin­de içer­dik­le­ri dü­şün­ce­si doğ­ru de­ğil­dir. Bir ku­ram dev­rim­sel bir bi­çim­de di­ğe­ri­nin ye­ri­ni alır. 


Son­ra­ki ku­ram bir ön­ce­ki ku­ra­ma gö­re prob­lem­le­ri da­ha ay­rın­tı­lı ve ba­şa­rı­lı bir bi­çim­de çö­züm­ler ve bu an­lam­da bir ge­liş­me söz ko­nu­su­dur. 


Ye­ni pa­ra­dig­ma ile bü­tün ol­gu­lar ye­ni bir an­lam ka­za­nır ve ön­ce­ki pa­ra­dig­ma­nın çö­züm­le­ye­me­di­ği anor­mal du­rum­lar nor­mal bi­li­min do­ğal bir par­ça­sı ha­li­ne ge­lir­ler.


Dün­ya gö­rüş­le­ri de­ği­şik ol­du­ğun­dan ye­ni ve es­ki pa­ra­dig­ma­la­rı ölç­mek, de­ğer­len­dir­mek söz ko­nu­su bi­le de­ğil­dir. 


Pa­ra­dig­ma­nın de­ğiş­me­siy­le bir­lik­te dün­ya gö­rü­şü de de­ğiş­mek­te­dir.


Bun­dan do­la­yı pa­ra­dig­ma de­ği­şik­li­ği bi­lim adam­la­rı­nın araş­tır­ma ile bağ­lan­mış ol­duk­la­rı dün­ya­yı fark­lı şe­kil­de gör­me­le­ri­ne ne­den olur.