DİJİTAL DEVRİM

Batı medeniyetinin bugünkü hale gelmesinin altında, Avrupa’nın doğa kanunları hakkındaki bilgiyi çok iyi kullanmayı becermiş olması yatar.

Bunlardan birincisi, Isaac Newton’ın nesnelerin hareketinin mekanik kuvvetlere bağlı olduğunu
açıkladığı Yerçekimi kuvveti;

ikincisi Thomas Edison, Faraday, Maxwell ve diğerlerinin açıklanmasına katkıda bulunduğu Elektromanyetizm. Aydınlatma sağlayan, cihazlarımızı çalıştıran elektromanyetizmin keşfedilmesiyle peş peşe bilim harikaları yaratan elektronikdevrimi başladı.

Üçüncü ve dördüncüyse; atom çekirdeğine ait iki kuvvet yani zayıf ve güçlü
nükleer kuvvetler oldu. Einstein, E=mc2 formülünü bulduğunda ve 1930’larda atom
parçalandığında, bilim insanları ilk kez yıldızları aydınlatan kuvvetleri, evrenin sırlarını
anlamaya başladı.

Bu sadece atom silahlarının dehşet gücünü serbest bırakmakla kalmadı,
günün birinde bu gücü kontrol altına alabilecek hale geleceğimizin de sözünü vermiş oldu.
Günümüzde bu dört kuvveti gayet iyi anlamış durumdayız.

Birinci kuvvet artık Einstein’ın genel izafiyet teorisiyle; diğer üçü de atom parçacıklarının sırlarını deşifre etmemizi sağlayan kuantum teorisiyle açıklanmakta. Kuantum teorinin bize kazandırdıkları arasında transistör ve lazer de var.
 Ama en can alıcı olanı, modern toplumun itici gücüne dönüşen dijital devrim.
 Onu biyoteknolojik devrim izlemekte. Bilim adamları DNA molekülünün sırrını çözmek için de
kuantum teorisinden yararlandı. DNA diziliminin tam olarak yapılabilmesini mümkün kılan
bilgisayar teknolojisi sayesinde biyoteknoloji baş döndürücü bir hız kazanarak insanlığın
geleceğini şekillendirmeye başladı.

Sonuç olarak, gelecekte bilim ve teknolojinin takip edeceği yönü daha iyi görebilecek
durumdayız. Beklenmedik sürprizler olabilir elbet ancak modern fizik, kimya ve biyolojinin
temelleri büyük ölçüde atılmış olduğundan ve en azından yakın gelecekte bu temel bilgilerde
önemli bir değişiklik beklemediğimizden, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin katlanarak
artmasından yola çıkarak tutarlı tahminler yapmak ve dünyamızın önümüzdeki yüzyılda neye
benzeyeceğini, insanların ne gibi özellikler edinebileceğini öngörmek mümkün.