indüksiyon

  • İndüksiyon
Gözlem ya da deney yolu ile olgular toplamak, sınıflamak, bilinen diğer olgularla karşılaştırmak ve genellemelere ulaşmaktır. Elde edilen genellemeleri yeni gözlem veya deney sonuçları ile karşılaştırarak doğrulamak, sonuçları doğru ya da yanlış sayarak yeni genellemelere gitmektir. Yani temel işlevi açısından bir genelleme yöntemidir.
Sonuçlar zorunlu olmayıp, dayandığı gözlemsel önermelerin hepsi doğru olsa bile, kendisi yanlış olabilir. Çünkü varılan sonuç, gözlem yolu ile sağlanan kanıt ve belgelere dayalı olmakla beraber, onları aşan ve henüz gözlemi yapılmamış, nesne ve olguları da kapsamına alan bir genellemedir.
"N" sayıda yapılmış bir gözlemin doğruladığı bir yargıyı, "N+1" gözlemini n de doğrulayacağı kesinlikle söylenemez. Bu nedenle indüksiyon yönteminin bizi kesin ve güvenilir bir yargıya götürebileceğini söylemek olanaklı değildir.
Bu yönteme getirilen eleştiriler:
-Araştırmacıyı gözleyeceği olgulara götürecek bir hipotez yoksa, gözlemleri dağınık ve
sonuçsuz kalacaktır
Çünkü bilimsel inceleme bir takım olguların katalogunu çıkartma çalışması değildir.
-İndüksiyon yoluyla ulaşılan genellemelerin olguları özetleme, sınıflama ve yargılarımızın kapsamını genişletme dışında bir açıklama gücü yoktur. “Demir ısıtıldığında genleşir” önermesine “çünkü tüm madenler ısıtıldığında genleşir” yanıtı yeterli bir açıklama oluşturmaz.
-Bilimde açıklama gücü taşıyan genellemeler daha çok teorik niteliktedirler. Yalnızca gözlemlere dayalı birer genelleme değildirler. Örneğin, evrensel çekim kuvveti, maddenin atomik yapısı, elektromanyetik alan gibi kavramların hiçbiri gözleme dayalı indüksiyonla elde edilmiş değildir.
İndüksiyonun bilimdeki yeri, olguları betimleyici genellemeleri kurarak teorik nitelikteki açıklamalara malzeme hazırlamaktır.
  • Dedüksiyon
Matematik ve mantıkta, verilmiş bazı aksiyom veya varsayımlardan teorem çıkartma ya da kanıtlama yöntemidir.
Geometrideki ilk başarılı uygulamalar, bilgide kesinlik ve mutlak doğruluk arayan pek çok düşünürün bu yöntemi diğer alanlarda da geçerli saymasına neden olmuştur.
Şimdi, bu yöntemde kanıt ne anlama gelmektedir? Çoğu kez sanıldığı gibi teoremin doğruluğunu mu yoksa teoremin aksiyom denen bir takım önermelerden çıkarsanabilir olduğunu m u göstermektedir?
Kuşkusuz ikincisi. Böyle olunca, bir teoremin kanıtlanmış olması, onun doğrulandığı anlamına gelmez ve kanıtlanmış bir teorem yanlış olabilir. Çünkü öncül olarak kullanılan önermelerin doğruluğunun kabulü bir varsayımdır.
Aksiyom denen şey, tanımı gereği kanıtlanmaksızın doğru kabul edilen önermedir. Kısaca, bu yöntemde, sonuçtaki çıkarımlar yeni bilgi üretmezler. Çünkü bunlar öncüllerde örtük olarak vardırlar.
Ayrıca akılla bulunan ve “mutlak doğru” diye kabul gören önermeler farklı geometrilerin ortaya çıkışı ile sarsılmış ve “mutlak doğru” kavramı yeniden değerlendirilmeye alınmıştır.
  • Hipotetik Dedüktif Yöntem
Bu yöntem bir bakıma yukarıdaki iki görüşün bir uzlaşımıdır. Bu yöntemin ayırıcı özelliğini, modern bilim mantıkçılarının benimsedikleri bir ayırımda bulabiliriz.
Hans Reichenbach’ın “Bulma Bağlamı” ve “Doğrulama Bağlamı” diye belirttiği bu ayırıma göre, bilim mantığının konusu yalnız doğrulama işlemlerini kapsar. Bulma süreci ise, mantığın değil ancak psikolojinin konusu olabil ir.
Bulmanın indüktif ya da başka tür bir mantığı yoktur. Bir teori veya hipoteze ulaşma, yaratıcı hayal gücüne, sezgiye dayanabileceği gibi, rastlantı veya şansa da bağlı olabilir. Buradaki öznel etkenleri mantık kurallarına indirmek şöyle dursun, mantık terimleriyle dile getirmek bile olanaksızdır.
Bilimsel araştırma sürecinde mantıksal çözümleme, şu ya da bu şekilde bulunmuş bir hipotez veya kuramı doğrulama aşamasında başlar. Bu da kuram ile, açıkladığı öne sürülen olgular arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarma işlemidir.
Bu yöntem iki noktaya dayanmaktadır:
  1. Açıklama vadeden bir hipotez veya kuramdan test edilebilir sonuçlar çıkarmak.
  2. Çıkarılan sonuçları gözlem veya deney verileri ile karşılaştırmak.
Hipotez veya kuramdan test edilebilir sonuç çıkarma, dedüktif mantığı gerektirir. Çıkarılan sonuçları gözlem verileri ile karşılaştırma ise, indüktif mantığın işi sayılabilir. Ancak, buluş bağlamında olduğu gibi, doğrulama bağlamında da indüksiyona yer olup olmadığı çözümlenmiş değildir.
Örneğin, J.S.Mill doğrulamanın düpedüz indüktif olduğunu ileri sürerken, K.R, Popper, bilimsel yöntemin hiçbir aşamasında indüksiyona yer tanımaz.
Buna karşın, bazı mantıkçılar doğrulama gibi, bulmanın da bir mantığı olabileceği görüşünü savunmaktadırlar