krize karşı bilim felsefesi

Patlayan balonlar ve Krizler
2008 mali kriziyle birlikte kimi tüm bu ilerlemenin bir yanılsama olduğundan, kimi de sistemin
temelinde bir arıza olduğundan dert yandı. Tarihsel sürece baktığımızda beklenmedik şekilde
şişen balonlar ve patlamalarını rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Kaderin cilvesiyle insan
ahmaklığının yan ürünü gibi görünmekteler.

2008 krizini inceleyen tarihçiler ve ekonomistler
de insan doğası, açgözlülük, yozlaşma, mevzuat eksikliği, denetim zafiyeti gibi pek çok neden
üstünde durdu.

Oysa, bilimin merceğinden bakınca durum başka. Uzun vadede refahı güden
bilimdir. Bilim olmadan bin yıl geriye gidip karanlığa gömülürüz. Bilim yekpare değil dalgalar halinde gelir. Bir buluş diğerlerine yol açar. Böylece yeniliklerle ilerlemeler çığ gibi büyüyerek
refah yaratır ve bu bilimsel dalgalar ekonomiye yansır.

 Örneğin, ABD ve İngiltere’de 1780 sonrasındaki refah artışı sadece sermaye birikmesine değil, %90 oranında teknolojik buluşlara bağlıdır.

 İlk büyük dalga buhar makinesiyle başlamış ve toplumu baştan aşağı değiştirecek
Sanayi Devrimi’ni beslemiştir. Bu sayede akıl almaz boyutta bir refah oluşmuştur. Fakat
kapitalizmde zenginlik öylece duramaz, sermayenin bir yere akması gerekir. Bir sonraki atılımı
dört gözle bekleyen kapitalistler, bazen feci sonuçlar doğurabilen daha spekülatif tasarılara
yatırım yapar. 1800’lerin başında elde edilen bu fazladan zenginlik Londra Borsasında
lokomotif hisselerine akarak bir balon oluşturmuştur. Lokomotif o zamanlar henüz emekleyen
bir teknoloji olduğu için sonunda bu balon patlayınca 1850 krizini doğurmuştur. Halbuki
demiryolları altın çağını 1880’lerden sonra yaşayacaktır. Demek ki, kapitalizm tarihinin en
büyük krizlerinden birine sebep olan şey, bilimin yarattığı refah fazlasıyla spekülatörlerin
birleşimidir.
Bunun ardından aynı nedenlerle her on yılda bir ufak çaplı krizler yaşanmıştır. Kapitalistler
bunlardan ders alacağına aynı döngüyü devam ettirmiştir. İkinci dalgada, elektronik ve
otomotiv teknolojilerinin tekrar yeni bir refah yaratmasıyla, fazlası ABD Borsasında elektrik
tedarik kurumları ve otomotiv firmalarının hisselerini şişirip bir balon oluşturmuştur. Otomobil
firmalarının sayısı 1900-1925 arasında 3000’i bulunca piyasa bunu kaldıramamıştır. 80 yıl
önceki gibi devamı getirilemeyen bu balon, şu veya bu nedenlerle 1929’da patlayarak Büyük
Bunalım’ı başlatmıştır. Fakat Amerika ve İngiltere’nin yollarının asfaltlanıp boydan boya
elektrik çekilmesi krizden çok sonraya, 50’lerle 60’lara rastlar.

Son yıllarda yaşadığımız yüksek teknoloji dönemini bilimin üçüncü dalgası olarak
nitelendirirsek, bilgisayar, lazer, uydular, Internet ve elektronik cihazlar vb. ürünler de aynı
şekilde büyük bir refah yarattı. Bu sefer oluşan sermaye fazlası emlak sektörüne yönelerek
büyük bir balon oluşturdu. Emlak değerlerinin aşırı artmasıyla insanlar evlerine karşılık borca
girmeye başladı. Ahlaksız bankacılar da peynir ekmek gibi kredi dağıtarak balonu daha da
şişirdi. Daha önceki krizlerden ders alınmadığı için elbette bu balon da patlamak zorundaydı.
Böylece 2008 mali krizi ve ardından gelen ekonomik durgunlukla karşı karşıya kaldık.

21.yy başında yaşadığımız bu krize eşlik eden aptallıklara karşın, dünyanın tamamının internet şebekesine ve küresel iletişim ağına bağlanması da esas bundan sonra olacak.

Yani bilişim devriminin altın çağı henüz gelmiş değil ama çok yakın.
Dördüncü dalganın ne olacağını ise kimse bilemez.

Yapay zeka, nanoteknoloji, telekomünikasyon ve biyoteknolojinin birleşimi şeklinde olabilir. 

Bu teknolojilerin yeni bir refah dalgası oluşturması, bir 80 yıl daha sürebilir. Dileyelim 2090’a gelindiğinde geçmişten çıkarılan dersler unutulmasın.