MÜHENDİSLER NEDEN BİLİM FELSEFESİ İLE İLGİLENMELİDİR ?

Tarihsel bakımından pratik kuramdan, teknik bilimden önce gelir.

Bilim, tekniği izler ve bütün bilimlerin kaynağında pratik kaygılarla karşılaşılır.

İlk matematikçiler, Mısırlı yer ölçümcüleri, "geometriciler", yani Nil’in taşmasından sonra toprak parçalarını yeniden paylaştırmaları gereken "toprak ölçümcüleri"ydi. Aynı şekilde aritmetik de ticaretten, alış veriş zorunluluğundan doğmuştur. "Hesaplar", önceleri tüccarların kendileriyle öküzlerini veya koyunlarını saydıkları çakıl taşlarıydı. Yunanlılarda ölçülemeyenlerin keşfine yol olan şey, fıçıların hacmini ölçme olmuştur. Aynı şekilde XVI. yüzyılda matematikçileri zaman, hız, sınır kavramlarını analiz etmeye götüren şey, zemberekli saatlerin yapımı, askerlik sanatına topçuluğun girmesi, denizcilikteki ilerlemeler olmuştur.

Bazı elkitaplarında buhar makinesi, termodinamiğin ilkelerinin uygulamasının örneği olarak verilir. Oysa buhar makinesi, bilimsel termodinamikten önce ortaya çıkmıştır. Carnot, İngiltere’nin buharlı gemilerinin iyi işlemesine borçlu olduğunu düşündüğü denizlerdeki üstünlüğünü elinden almanın hayalini kuran yurtsever bir subaydı. Böylece o buharlı gemilerin verimini yükseltmenin yollarını düşünmeye başladı. Sıcaklıkla iş arasındaki ilişkiler üzerine kendi kuramını geliştirdi ve 1824’te çağdaş termodinamik bilimini temellendiren "Ateşin Hareket Ettirici Gücü Üzerine Düşünceler"’ini yayımladı.

Ekonomik, siyasal durumlara göre bilimsel ilerleme teşvik edilebilir veya engellenebilir. Örneğin, XIX. yüzyılda büyük metalurji sanayicileri bazen bilimsel araştırmayı engellemişlerdir. O zamanlar metalurji alanına, yeni tekniklerin gerektirebileceği pahalı yatırımlardan korkan korumacı ve tutucu bir burjuvazi tröstü hakimdi. Böylece bilgin Henrile Chatelier Metalurji Dergi’sini yayımlamaya başladığında metal sanayiinin patronları mühendislerine onu desteklemeyi yasaklamışlardır.

Biyokimya alanında durum farklı olmuştur. Bu alanda o sıralar henüz büyük tröst yoktu. İmbikçiler, sirkeciler, ipekçiler işyerlerinin kapılarını istediklerine açmakta özgürdüler. Bu uygun koşullar Pasteur’ün olağanüstü kariyerine çok yardımcı olmuştur. Pasteur, bira imal etme konusunda güçlüklerle karşılaşan üreticiler tarafından ziyaret edildiğinde, Lille üniversitesinde ders vermekteydi. Mayalanma problemi üzerine araştırmalarının hareket noktası bu ziyaret olmuştur.

Ancak bilim, bilim öncesi doğal tekniğin basit bir devamından tamamen farklı bir şeydir. Bilim önceleri üstü örtük bir şekilde bulunan usullerin açıklığa kavuşturulmasından ibaret değildir. Şüphesiz bilimsel neden kavramı, kökeninde, açık bir şekilde teknik bir kavramdır, çünkü Maurice Pradines’in doğru bir şekilde belirttiği gibi neden, "yapan şey"dir. Ancak bilimle kendiliğinden içgüdüsel pratik arasında bir kesinti vardır. Bilim, ilkel tekniğe karşı mesafe alır, usullerini iyileştirmek üzere akılsal olarak onu analiz eder.

Maurice Pradines şunları yazmaktadır: "İnsanlar, bina yaparak mimar olmazlar. Daha çok yıkarak mimar olurlar. Ama bu analiz denen bir yıkım tarzıdır. Analiz, kaba yıkımın harabeye çevirdiği şeyleri öğelerine ayrıştırmaktır. Analizde binanın sırrını, gücünü araştırmak için yıkmak söz konusudur."mühendis düşüncesi, bilim felsefesi haline gelirken ani bir değişime uğrar. Gerçekten bilimsel çabayı harekete geçiren şey, her zaman tekniğin başarısızlıklarıdır. Teknisyen, pratik etkinliğine karşı koyan engellerle karşılaşır
 Bilim adamı bu pratik engeller üzerinde düşünür, onları kuramsal problemler haline getirir.
 Galile, Toriçelli artık kendilerine," Suyu nasıl yukarı çıkartmalıyım?" diye sormazlar", "Su neden dolayı 10.33 metrenin üstüne çıkmamaktadır?" diye sorarlar.
Başarıya erişen kendiliğinden bir etkinlik hemen hemen bilinçsiz olarak gerçekleşir. Bilincine varmayı, özellikle bilimsel bir problemin bilincine varmayı doğuran şey ise, her zaman başarısızlıklar, güçlüklerdir.